| |||
BELEDİYECİLİKTE ANLAYIŞ!..Fikri KAPAN![]() 2 günlük seminerde, ağırlıklı olarak yerel radyo ve televizyonların sorunları ile çözüm arayışları irdelenirken, katılımcıların kentin sosyal ve kültürel yaşamından kesitlerin sunulmasına yönelik küçük çaplı gezisi de ihmal edilmemişti. Kentle hemen hemen iç içe olan Odunpazarı Belediyesi’nce organize edilen turda, belediyecilik anlayışı kapsamındaki genel görevlerin dışında, sosyal ve kültürel varlıklara verilen değeri ed gözlemlemiş olduk! *** Bundan önce son katıldığım seminer sanıyorum Kastamonu’daydı. Benzeri etkinlik orada da gerçekleştirilmiş, Kastamonu’nun tarihi ve kültürel değerleri gazetecilere tanıtılmış, anlatılmıştı. Ta ki, tarihi evlerin kapısında bulunan iki ayrı tokmağa kadar! Hatırladım da; tokmağın biri küçük, diğeri büyüktü! Rehberlerin anlatımıyla, küçük tokmak çalarsa eve bayan, büyük tokmak çaldığında ise erkek misafir geldiği anlaşılırmış! Şöyle bir espriyi de anımsıyorum; “ya Bülent Ersoy gelirse!..” *** Eskişehir’in Odunpazarı Belediyesi’nde gerçekleştirdiğimiz gezide ilk karşımıza çıkan tablo (daha doğrusu tablo gibi sıralanmış evler), belediyenin Valilik ve vakıf işbirliği ile tarihi evlerin gerçeğini aratmayan anlayışla yeniden onarılması oldu. 250 kadar tarihi eser niteliğindeki bahçeli-bahçesiz evler onarılmış, bunun için ikamet sahibinden bir kuruş dahi alınmamış! Üstelik sahipleri de evlerinde oturuyor, dışarıdan gelen yerli, yabancı konukları ağırlayabiliyordu! Bartın’da gördüğüm taş konağı anımsatan tarihi alan restore edilerek, yörenin el işi usta ve üstatlarının eserlerini yapabildiği, sergileyebildiği ve satabildiği mekanlar oluşturulmuş. Bir başka yerde de benzer görüntü… Tıpkı Kastamonu’daki gibi imrenerek gezdim, izledim, dinledim!.. “İşte” dedim; “Belediyecilikte anlayış bu olmalı, her şey lafta kalmamalı, icraata geçirilmeli…” *** Gezi sırasında hemen aklıma ilk gelen, Ereğli’de bir çoğu terk edilmiş, yıkılmış, yok olmuş tarihi ahşap evlerimiz geldi aklıma… Özellikle yalı Caddesi’nden denize bakan ve bugün sayıları bir kaçı geçmeyen, geçmişte ise onlarca olan tarihi evleri anımsadım. Bazılarının (kasten yada bilmeyerek) yakıldığı bu tür evlerin, yıllar öncesinde (yada bugün) neden koruma altına alınıp, restore edilmediğini geçirdim aklımdan! “Çağdaş kent” söylemleriyle avutulan ilçe yaşayanları başta olmak üzere ilçe dışından gelen yerli ve yabancı turistlerin, tarihine uygun donanımla yeniden onarılmış, restore edilmiş evler görme hakkı yok mu?! Her fırsatta, “belediyecilik sadece alt yapı sorunları ile uğraşmak değildir. Bölgenin sosyal ve kültürel alanda gelişmesine de katkı sağlamak gerekir” türünden sözler eden Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ı hatırladım! Ve hemen de şu soru takıldı kafama! Böyle söylemlerde bulunan bir belediye başkanı, bugüne kadar ilçede kaç tarihi eser niteliğindeki eserin korunmasında, yeniden inşa edilmesinde ön-ayak oldu?! Hatta bu tür evlerden hangisini, Valilik, Kaymakamlık yada oluşturulacak vakıf aracılığıyla düzenleyip, ilçenin vazgeçilmezi olan ‘elpek bezi’ başta olmak üzere diğer el işi eserlerinin sergilenmesini sağladı? Gördüklerim ve yaşadıklarımı yan yana koyduğumda, ne Ereğli’nin çağdaş kent olgusunu benimseyebiliyorum, ne de belediyecilikteki anlayışın söylenenlerin yanı sıra icraatla bağdaştığını gözlemleyebiliyorum. Aslında Eskişehir’i iyi bildiğini sandığım Posbıyık’ın, yine de bir kez daha gidip görüp, bir şeyler kazanmasını öneririm! 28.05.2010 11:36:22 Bu yazı 1625 defa okunmuştur Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız
![]() ![]() YORUM EKLE
![]() |
![]()
Şu anda 15 kişi online
Toplam ziyaret : 81.496.779 ![]() ![]() Devamını oku » 10.03.2025 10:24:15 tarihinde yazıldı 955 kez okundu ![]() Devamını oku » 15.04.2025 11:45:12 tarihinde yazıldı 273 kez okundu ![]() ![]() Devamını oku » 11.02.2025 13:02:26 tarihinde yazıldı 748 kez okundu |